NEVÜ’de "Geçmişten Günümüze Yunus Emre" Konulu Panel Düzenlendi

20 Aralık 2021 1726

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ) Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından "Geçmişten Günümüze Yunus Emre" konulu panel düzenlendi.

NEVÜ Vali Şinasi Kuş Kültür ve Kongre Merkezi Damat İbrahim Paşa Salonu’nda üniversitenin akademik ve idari personeli ile öğrencilerin hazır bulunduğu ve panel başkanlığını NEVÜ Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hakan Yalap’ın yaptığı panele;  Kocaeli Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gencay Zavotçu, Aksaray Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Abdülmuttalip İpek ve Kocaeli Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Fatih Kıran davetli konuşmacı olarak katıldı.

Panelin açılışında konuşan Doç. Dr. Hakan Yalap, Yunus ‘un Türk kültür hayatındaki önemine vurgu yaptı.  Doç. Dr. Hakan Yalap, “Türk tasavvuf edebiyatı ve bu edebiyatın mutasavvıf kimlik sahipleri her dönemde hem biyografileriyle hem de şiirleriyle dikkat çekmişlerdir. Ancak, baştan sona kadar istiareler ve metaforlarla örülü bu edebiyatın ediplerinin aslında ne anlatmak istedikleri üzerine yapılacak değerlendirmeler, şimdiden söylemek gerekirse sâkıt kalmaya mahkûmdur. Çünkü, her şeyden evvel tasavvuf, bir hâl durumudur ki, ancak hakka’l-yakîn müşâhede ile tecrübe edilebilir, kanaatindeyiz. Bu vesileyle, Yunus Emre’nin (1240-1/ 1320-1) Dîvân’ı üzerinden genel bir değerlendirmeyle şâirin “nazar” kavramına yüklediği anlam ve bu kavramın Yunus’un Dîvân’ındaki şiirlerinde nasıl kullanıldığı incelenmeye çalışılacaktır. Yunus, mutasavvıf kimliğiyle açmış olduğu pencereden âlemi ve âdemi seyrederken biz okuyuculara da onun gördüklerini ifade ettiği şiirlerini anlama ve nihayetinde iyi insan olmaktan başka düşen görev yok gibi” diye konuştu.

Panelde konuşan Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gencay Zavotçu, “Eski ve yeni kaynaklar medrese eğitimi görmediği ve ümmî olduğu görüşünde birleşseler de Yûnus’un üstün bir zekası olduğunu, işittiği ya da dinlediğini çabuk kavradığını söylemek yanlış olmaz. Hatta Yûnus’un, zekası ve çabuk kavrama yeteneği sayesinde okuma-yazmayı kendi çabası ve çevresinde okuma yazma bilenlerin yardımı ile öğrenmiş olabileceği de güçlü bir olasılıktır. Yûnus Emre’nin, çağdaşı şairlere kıyasla devrinde Türkçeyi şiirlerine en iyi yansıtan, Türkçe sözcüklere en çok yer veren şair olduğunu söylemek yanlış olmaz. Şiirinde geçen Arapça-Farsça sözcüklerle söz birliklerinin büyük kısmı halkın konuşma dilinde kullanılan ve manası hemen herkes tarafından bilinir olanlardır. Bu nedenle, belirli bir düzeyde okuma –yazma bilen (okur-yazar) bir kişi için Yûnus Emre’nin şiiri, anlaşılması sözlüğe ihtiyaç duyulmayan bir şiirdir. Bir başka ifade ile, Yûnus Emre’nin şiirlerini anlayabilmek için sözlüğe pek gerek yoktur. Toplum hayatı ve halk kültürü ile ilgili olan bir kişi Yûnus’un şiirini okurken söyleneni anlamakta güçlük çekmez. Çünkü, Yûnus şiirini halkın çarşıda-pazarda, günlük konuşma dilinde kullandığı sözcük ve ifadelerle yazar. Şiirde meram açık bir şekilde dile getirilir, okuyanın ve dinleyenin anlayabilmesi için bozuk ifadelere yer verilmez” dedi.

Aksaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Abdülmuttalip İpek, “13.yy. da yaşamış olmak ile birlikte Türk tasavvuf kültürü ve edebiyatında çok büyük bir tesiri olan Yunus Emre’nin en çok üzerinde durduğu hususlardan birisi insanın kendini bilmesi, varlığını keşfetmesidir. Yunus Emre ister bilgi ister keşif yoluyla olsun kendi varlık binasını tanımayan onu ontolojik bir anlama algılama ve anlamlandırma sürecine tabi tutmaya kişinin başka şeyleri ‘arzu kılması’ nın, Hakk’ı ve hakikati anlamasının mümkün olamayacağı düşüncesindedir. Zira burada bir mantık, usul hatası vardır. ‘’Vusulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdendir’’ diyen sufiler için doğru bilgiyi elde etmek hakikate ‘’vasıl’’ olabilmek için tutulan yol ve usulde önem arz eder. ‘Çıkdum erik dalına anda yidüm üzümi. Bostan ıssı kakıyup dir ne yirsün kozumı’ şeklindeki ilk beytinde de bu metot problemine işaret etmektedir. Dolayısıyla insanın kendini bilmesi, kendini tanıması ve doğru şekilde anlamlandırması ile doğru orantılıdır. İnsan canlı bir varlık olarak dünya hayatına sürülmüş ve hayatın bütün bir kuşatılmışı ile adeta karanlık bir kuyu içerisinde kalmıştır. Bu kuyudan çıkabilmesi için nazarlarını makrokozmos olan kâinattan mikrokozmos olan kendi varlığına yöneltmesi ve bunun neticesinde kendi varlığını, varlık gayesini sorgulamaya ve anlamaya çalışması icap eder. Bunun için ise gayrişuuri var olan varlığının şuurlu bir biçimde yeniden keşfi gereklidir. Bu keşfin tam olarak gerçekleşmesi; insanoğlunun varlık binasını inşa ederek kendini tanıması ve Yunus’un tabiriyle ‘’ kendini bilme’’ si için varoluş sürecinin ilk kaynağına yönelerek geriye dönük bir yol takip etmesinden geçer. Bir başka ifadeyle insanın, varlığın yapı taşlarını birer birer sökerek tanıması ve sonrasında inşa etmesi gerekir” diye konuştu.

Kocaeli Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Fatih Kıran ise, Yunus Emre’nin günümüz âşıklarına etkisi başlıklı konuşmasında Yunus Emre’nin etkisinde kalan âşıklar hakkında bilgi verdi.  Kıran, “Âşık edebiyatının günümüzdeki temsilcileri Yunus’un etkisiyle onun tasavvuf anlayışını, dilini, insan sevgisini, Türkçe şiir söyleyişini eserlere konu etmekte devam etmektedir. Bu bağlamda Âşık Nuri Çırağı, Âşık Mürsel Sinan, Âşık Maksud Feryadi, Âşık Mustafa Aydın, Âşık Kul Nuri, Âşık Ahmet Poyrazoğlu, Âşık Erol Ergani, Âşık Günay Yıldız, Âşık Temel Turabi, Âşık Mustafa Kurbanoğlu, Âşık Selahattin Kazanoğlu, Âşık Birfani, Kağızmanlı Âşık Miskini’nin şiirlerine doğrudan veya dolaylı olarak Yunus Emre tesiri görülür” dedi.